Ümit Yenişehirli yazdı: CHP, eskiden de “normalleşme”zdi
CHP, eskiden de “normalleşme”zdi
31 Mart seçimleri sonrasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidar cenahına yönelik “yumuşama / normalleşme” imaj çalışmasının yaldızları dökülmeye başladı. Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinden sadece 48 saat sonra, AK Parti ve MHP’ye “suç ortaklığı” ithamında bulunması, CHP cenahındaki samimiyetsizliği ortaya koydu.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu haftaki grup toplantısında, CHP’nin samimiyetsiz tutumunu eleştirdi. Erdoğan, “Bizim çabamız aslında muhalefeti normalleştirmektir. Yumuşaması gereken muhalefettir.” dedi. CHP’nin tarihine bakıldığında da muhalefette olduğu upuzun yıllar boyunca, siyaseti normalleştirme iklimini hemen her defasında bozan taraf olduğu görülüyor.
İnönü’nün “nezaket” ziyaretindeki nezaketsizliği
11 Kasım 1938 tarihinde, TBMM’deki tek başına katıldığı seçimle Cumhurbaşkanlığı görevine getirilen İsmet İnönü, 26 Aralık 1938’de toplanan CHP Olağanüstü Kurultayı’nda da partinin “değişmez genel başkanı” (Milli Şef) ilan edilmişti. İnönü’nün on iki yılı bulan Cumhurbaşkanlığı döneminde milletin hoşnutsuzluğu tavan yapınca, bir de II. Dünya Savaşı galipleri demokrasi dayatmasında bulununca, CHP çok partili hayata geçiş düzenlemelerini yapmak zorunda kalmıştı.
Bu süreçte kurulan Demokrat Parti, önce 1946 seçimlerinde iktidarın bütün baskı ve hilelerine rağmen büyük bir başarı göstermiş, 14 Mayıs 1950 seçimleriyle de tek parti yönetimi işbaşından uzaklaştırıp iktidarı devralmıştı. DP kadroları, özellikle de merhum Başbakan Adnan Menderes ise kısa sürede CHP’nin siyaseti zehirleyen kıyıcı, haşin muhalefetinin hedefi olmuştu. Bu o kadar öyleydi ki, daha Demokrat Parti iktidarının ilk günlerinde, tek parti iktidarının sona erip, toplumda iyimser bir havanın oluştuğu süreçte bile Menderes, İnönü’yle ilk temasında onun provokatif tutumuna muhatap olmuştu.
Menderes, İnönü’nün gerçek dışı sözlerine çok kırılmıştı
Başbakan Menderes ve ana muhalefet partisi lideri İnönü’nün ilk karşılaşması seçim tebriği vesilesiyle olmuştu. Menderes, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile birlikte ziyaretine gelen İnönü’yü büyük bir nezaketle karşılamıştı. Hatta Menderes, İnönü’nün Başbakanlık koltuğuna oturması için ısrar da etmişti. Ancak İnönü, Menderes’in bu zarif tutumuna, – Başbakanın makam odası gibi yüksek güvenlikli bir yer olmasına rağmen – “Burada emniyette miyiz?” diye tuhaf bir soruyla karşılık vermişti. Menderes de bunun üzerine fevkalade şaşkın ve üzgün bir halde, “Aman Paşam! Bu nasıl söz? Elbette emniyettesiniz. Başka türlüsü düşünülebilir mi?” demişti.
İnönü sözü, DP’lilerin seçim sonrası sevinç gösterilerine getirerek, güya ortada bir güvenlik sorunu olduğu intibaı veren değerlendirmelerde bulunmuştu. Menderes ise “İnsaf… Kaldı ki, teşkilatlara tamim gönderdik. Kutlamaların sakince olmasını istedik.” demişti. İnönü’nün gerçeklerle uyuşmayan bu konuşması Menderes’i hem şaşırtmış hem de çok kırmıştı. Bu nedenle de İnönü’ye iade-i ziyarette bulunmamıştı.
Cepheleşme için canla başla çalışan CHP’ydi
CHP, Demokrat Parti’nin on yıllık iktidarında gerilimi arttırma stratejisini, yeni hükümetin ilk haftalarından itibaren etkin bir şekilde hayata geçirmişti. Adnan Menderes, Başbakanlığının daha birinci ayında, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “İktidara gelişimiz henüz bir ayı bulmamışken, Cumhuriyet Halk Partisi, orduyu aleyhimize tahrik etmek yoluna sapmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, eğer başarılı bir çalışmaya girmek istiyorsa, başlarındaki iktidar hastalarını atmalıdır. Bu iktidar hastaları, havayı karıştırmak istemektedirler. Memlekette siyasî iktidarı bozuk göstererek, bir polemiğe, bir hücum ve taarruza geçmişlerdir.” ifadelerini kullanmıştı.
Menderes: CHP fitneden vazgeçerse normalleşme olur
Adnan Menderes, yakın arkadaşlarına İnönü’den bahsederken, “Kendisini siyaset üstü görüyor, her şeyi ben bilirim tavrı takınıyor.” diye dert yanıyordu. Menderes, ilerleyen süreçte, İnönü’nün giderek artan saldırgan tavırları karşısında görüşlerini artık kamuoyuyla da paylaşmaya başlamıştı: “Vaktiyle bir İsmet Paşa vardı. Kendisini, bu memleketi idare için gökten nazil olmuş sanırdı, ona göre bu milleti ondan başkası idare edemezdi. Şimdi bize demokrasi adına ağır tenkitlerde bulunuyor.Dünün Millî Şefi 180 derece bir devirle, bugün bir hürriyet kahramanı olamaz. Senin hüviyetin tepeden tırnağa kadar antidemokratiktir.”
İsmet İnönü ve CHP sözcüleri ile basının bir bölümü, takip eden yıllarda da bıkmadan usanmadan her ama her icraatı için Demokrat Parti’yi hedef almıştı. Birkaç yıl önce CHP’nin eski Grup Başkanvekili Engin Altay’ın AK Parti iktidarlarını eleştirmek için sarf ettiği, “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok.” sözündeki anlayış, o yıllarda da aynen geçerliydi.
CHP ayrıca; “siyasi emniyetin tehlikede olduğu”, “seçimlerin güvenli bir şekilde yapılmadığı”, “seçim sonuçlarıyla oynandığı” gibi mesnetsiz ithamları da sık sık dile getirerek sürekli meşruiyet tartışması çıkartmaya çalışıyordu. CHP’nin bu yaklaşımı parti tabanı tarafından da benimsenince, siyasi atmosfer giderek zehirlenmiş, parti tabanlarında karşılıklı husumet oluşmaya başlamıştı.
Arada bazı ortamı yumuşatma denemeleri olmuşsa da, hemen hepsinde girişim CHP’nin kısa sürede yine sert muhalefete dönmesiyle kesintiye uğramıştı. Menderes, 1952 yılının son günlerinde Meclis’te yaptığı bir konuşmada, “normalleşme”nin nasıl olabileceğini şu sözlerle anlatmıştı:
“Bu fitne bitsin artık arkadaşlar. Memlekette zulüm yoktur. Bu memleketteki zulüm devri, İsmet Paşa’nın iktidardan düşmesi ile kapanmıştır. Yine de ‘Bu memleketi mutlaka biz idare ederiz.’ zihniyetinden vazgeçecek olurlarsa, ‘1950’de başımıza bir kazadır geldi.’ zihniyetinden feragat edecek olurlarsa anlaşabiliriz.”
Menderes’in uçak kazasından kurtulması bile CHP’yi yumuşatmamıştı
1957 genel seçimlerinde millet yine Demokrat Parti’ye teveccüh gösterince CHP; bazı askeri ve sivil bürokratik odaklar, üniversiteler, iş dünyasının bir bölümü, kimi STK’lar ve basınla birlikte Menderes iktidarına karşı amansız muhalefetini daha da artırmıştı.
Böylesi bir ortamda aniden meydana gelen bir olay ise yaşanan gerginliği yumuşatabileceği beklentisine yol açmışsa da CHP, kısa sürede eski haline döndüğü için beklenen olmamıştı. Bu olay, 1959 yılında Kıbrıs meselesinin çözümü görüşmeleri kapsamında Londra’ya giden, Menderes’in de içerisinde bulunduğu heyetin 17 Şubat’ta bir uçak kazasına uğramasıydı. Kazada 14 kişi ölmüş, 6 yolcu ve mürettebat ise yaralı kurtulmuştu. Adnan Menderes de kazayı hafif yaralarla atlatmıştı. Londra’da tedavisine başlanan Menderes, 19 Şubat 1959’da da Londra Antlaşması’nı bir klinikte imzaladıktan sonra Türkiye’ye dönmüştü.
Başbakan Adnan Menderes’in uğradığı bu kaza, tüm yurtta büyük yankı uyandırmış, dönüşünden itibaren de kendisine büyük sevgi gösterileri yapılmıştı. İstanbul’dan sonra Ankara’ya gelen Adnan Menderes’i burada da büyük kalabalıklar karşılamıştı. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de Menderes’i karşılayanlar arasında yer almıştı. İki lider el sıkışmış, bu el sıkışma ikisinin hayatlarındaki son el sıkışma olmuştu.
Menderes’in uçak kazası ve sonrasındaki gelişmeler, CHP’nin kısa sürede eski haline dönmesi nedeniyle beklentilerin aksine bir “bahar havası”na yol açmamıştı. CHP yönetimi, bu süreçte adeta Menderes ve DP’ye gösterilen ilgiden rol çalarak, kısa bir süre önce yaptığı yurt gezilerine tekrar başlamıştı. Uçak kazasından önce yapılan o gezilerde İnönü, hemen her gün bir vilayete gidiyor, sert cümlelerle süslü nutuklar atıyor, CHP kadroları da tahrikkâr tutum içine giriyorlardı. Bu seyahatlerde zaman zaman gerginlikler yaşanıyordu.
İnönü, Uşak’a yaptığı gezide provokatif bir taşlı saldırıya maruz kalmış ve başından yaralanmıştı. İnönü, İzmir’de de saldırıya uğramıştı. İşte bu yöntem, Menderes’in uçak kazası sonrasında da hayata geçirilmişti. Böylece, 1959 yılı da geride kalan yıllarda olduğu gibi CHP kaynaklı gerilimlerle geçmiş, iki parti 1960 yılına tam bir iletişimsizlikle girmişti.
– Dr. Elif Emre Kaya – Prof. Dr. B. Zakir Avşar, “Menderes’in Uçak Kazası Üzerinden Siyasal İletişim İnşa Çabaları”, Uluslararası Tarih Dergisi, Kasım 2012
– İbrahim Şahin, “İktidar – Muhalefet İlişkileri Çerçevesinde İnönü ve Menderes’in Siyaset Dili”, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, 2017 Yaz